Trump’ın Beyaz Saray’daki ikinci döneminde küresel ekonomiyi neler bekliyor?

“`html

Jonathan Josephs

2025, enflasyon, faiz oranları ve gümrük vergileriyle birlikte global ekonomi açısından dikkat çekici bir yıl olacak.

Uluslararası Para Fonu (IMF) bu yıl için küresel ekonomik büyümeyi %3,2 oranında “istikrarlı fakat pek iç açıcı olmayan” bir şekilde tahmin ediyor. Peki, bu veriler bizim için ne ifade ediyor?

Noel öncesinde, milyonlarca Amerikalı borçlarını azalttı; çünkü faiz oranları üst üste üçüncü kez indirildi.

Fakat, Amerika Merkez Bankası Başkanı Jerome Powell’ın enflasyonla mücadele çerçevesinde 2025’te daha fazla faiz indirimine gitmeyeceklerini açıkladıktan sonra piyasalarda dalgalanmalar yaşandı.

Powell “Şu andan itibaren yeni bir dönem başlıyor, faiz indirimlerini daha temkinli ele alacağız” ifadesini kullandı.

Son birkaç yılda, Covid-19 pandemisi ve Ukrayna’nın işgali nedeniyle dünya genelinde fiyatlar önemli ölçüde arttı. Ancak artışın hızı belirgin bir şekilde yavaşladı.

JP Morgan’ın küresel makro analizi lideri Luis Oganes’e göre global ekonomik büyümeye yönelik en büyük tehdit “belirsizlik ve Trump yönetiminin politikasının ne olacağı” şeklinde belirmekte.

“ABD ile ticaret bağı olan ülkeler için zorlu bir süreç başlayabilir.”

Donald Trump, Kasım ayında kazanacağına dair beklentilerle, ABD’nin en büyük ticari partnerleri olan Çin, Kanada ve Meksika’ya yeni gümrük vergileri getirme tehdidinde bulunuyor.

Oganes, “ABD daha izolasyonist bir yaklaşıma kayıyor, gümrük vergilerini artırarak Amerikalı imalatçılara koruma sağlamaya çalışıyor” dedi.

Oganes’a göre, “bu politikalar kısa vadede ABD ekonomisini desteklese de, ticaretine bağımlı pek çok ülkeyi olumsuz etkileyebilir.”

IMF’nin eski baş ekonomisti ve Barack Obama’nın ekonomi danışmanı Maurice Obstfeld yeni gümrük vergilerinin özellikle “Meksika ve Kanada ekonomi için felakete yol açacağını” belirtirken, bunun “ABD’yi de olumsuz etkileyeceğini” dile getiriyor.

Obstfeld, “Otomotiv sanayisi gibi tedarik zincirinin üç ülkeye dağılmış olması durumunda, bu zinciri bozmak büyük sorunlara yol açacaktır” ifadesini kullanıyor.

Maurice Obstfeld, bu durumun potansiyel olarak fiyatları artırabileceğini, ürün talebini azaltarak şirket kârlılıklarını etkileyebileceğini ve nihayetinde yatırım seviyelerini düşürebileceğini belirtiyor.

Şu anda Peterson Enstitüsü’nde görev yapan Obstfeld, “Ticaretine bağımlı bir dünya bu tarz vergilerin etkileriyle ekonomik büyümeyi sekteye uğratabilir ve küresel ekonomik duraklamaya yol açabilir” şeklinde ekliyor.

Gümrük vergileri tehdidi, Kanada Başbakanı Justin Trudeau’nun istifasında da önemli bir faktör oldu.

ABD ile Çin arasında ticaret geçmişte zaten gümrük vergilerine tabi olsa da, yeni gümrük vergileri tehdidi önümüzdeki yıl boyunca Çin için önemli bir sorun oluşturacak.

Çin lideri Şi Jinping yeni yıl mesajında “dış etmenlerin getirdiği belirsizliklerden” bahsetmiş, ancak ülke ekonomisinin “olumlu bir yönde ilerlediğini” bildirmişti.

Çin’in düşük maliyetli ürün ihracatı, ülke ekonomisi açısından kritik bir öneme sahip. Ancak gümrük vergilerinin getireceği fiyat artışları, hükümetin üzerinde çalıştığı zayıf tüketici harcamaları ve iş yatırımları sorununu derinleştirilebilir.

Dünya Bankası, Çin hükümetinin çabalarının fayda gösterdiğini vurguluyor. Aralık ayında, 2025 yılına dair büyüme tahminini %4,1’den %4,5’e yükseltti.

Pekin, 2025 için spesifik bir ekonomik büyüme hedefi belirlememiş olsa da, geçen yıl %5’lik bir büyüme oranı beklediğini duyurmuştu.

Dünya Bankası’nın Çin Ülke Direktörü Mara Warwick, “emlak sektörü sorunlarını ele almak, sosyal güvenlik sistemini güçlendirmek ve yerel yönetimlerin finansmanını sağlamak, sürdürülebilir bir iyileşme için kritik öneme sahip” ifadelerini kullanıyor.

Çin’deki Amerikan Ticaret Odası Başkanı Michael Hart’a göre, iç zorluklar Çin hükümetinin yabancı yatırımlara daha “cömert” yaklaşmasına neden olacak.

ABD ve Çin arasında süregelen gerginlikler ve gümrük vergileri, Joe Biden döneminde de arttı. Bu durum bazı şirketleri üretimlerini başka ülkelere kaydırmayı düşünmeye sevk etti.

Ancak Hart, “Çin, güçlü bir ürün tedarikçisi haline gelmek için 30 ila 40 yıl harcadı. Bazı şirketler bu riskleri azaltma peşinde, ama hiç kimse Çin’in yerini tam anlamıyla doldurmaya hazır değil” değerlendirmesini yapıyor.

Avrupa Neden Endişeli?

Küresel ticaret savaşlarının odak noktası olmaya devam edecek bir diğer önemli sektör de elektrikli araçlar. Geçen yıl Çin’de 10 milyondan fazla elektrikli araç üretildi ve Pekin’in bu alandaki gücü, ABD, Kanada ve Avrupa Birliği’nde gümrük vergisi uygulamalarını gündeme getirdi.

Pekin, bu vergilerin haksız olduğunu savunuyor ve mesele ile ilgili Dünya Ticaret Örgütü’ne başvurdu.

Ancak Avrupa’nın asıl endişesi, Donald Trump’ın yeni gümrük vergileri getirme potansiyeli.

Avrupa Merkez Bankası Başkanı Christine Lagarde, “Ticaret kısıtlamaları ve koruma önlemleri ekonomik büyümeye fayda sağlamaz, ve nihayetinde enflasyon üzerindeki etkileri büyük ölçüde belirsizdir. Ancak kısa vadede enflasyonu artırması muhtemeldir” görüşünü aktarıyor.

Almanya ve Fransa, Avrupa’nın ekonomik motorları olarak bilinse de, geçen yılki siyasi belirsizlik bu ülkelerin performansını olumsuz etkiledi. Son dönemde yaşanan hafif büyüme, euro bölgesinin gelecekte ivme kaybetme riski taşıdığı anlamına geliyor, tabii tüketici harcamaları ve şirket yatırımları artmazsa.

Bir araştırma, İngiltere’deki fiyat artışlarının vergi ve maaş artışları gibi faktörlerden kaynaklanabileceğini ortaya koyuyor.

Euro bölgesinde faiz oranlarının düşmesi için bir engel, dış etkenlere daha az duyarlı ürünlerin hesaplandığı iç enflasyonun %4,2 olmasıdır.

Bu oran, %2’lik genel enflasyon hedefinin iki katından fazladır. Ücret baskısı da bu oranın daha da düşmesini zorlaştırıyor.

Dünyanın en büyük işe alım şirketi Ranstad’ın Yönetim Kurulu Başkanı Sander van’t Noordende, ABD’deki durumun da benzer olduğunu belirtiyor.

“Örneğin, ABD’de ücret enflasyonunun 2024’te %4 civarında olması bekleniyor. Bazı Batı Avrupa ülkeleri bu oranı aşmış durumda.”

Van’t Noordende ayrıca çok sayıda şirketin bu ek maliyeti tüketicilere yansıttığını ve bunun enflasyonu yukarı yönlü bir şekilde etkileyeceğini dile getiriyor.

Ranstad’ın Yönetim Kurulu Başkanı, küresel istihdam piyasasındaki yavaşlamanın şirketlerdeki “dinamizm” kaybından kaynaklandığını ve ekonomik büyümenin bu durumu değiştirmek için hayati önemde olduğunu vurguluyor.

Donald Trump’ın vergi indirimleri ve deregülasyon politikaları gibi ekonomik önlemler, ABD ekonomisindeki ilerlemeyi destekleyebilir.

20 Ocak’ta yeni yönetim göreve başlayana kadar birçok plan belirsizliğini koruyacak. Ancak JP Morgan’dan Oganes, “Her şeyin dünya geneline kıyasla ABD’yi önceliklendirmeye işaret ettiğini” alternatiflerde kolaylıkla görebiliyoruz.

Oganes, dünya genelinde enflasyon ve faiz oranlarının düşmesini umsa da, “birçok şey hangi politikaların uygulanacağına ve özellikle ABD’nin duruşuna bağlı” uyarısında bulunuyor.

“`

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir